bir uzak sabah denizidir gittiğin
kapı
ellerinde rüzgarın taşınmaz çamurları var
köpürmüş soylarımı
toplarken çürüyen yanlarımdan
inan batmış şehirler gibi onarılmaz
anılar
gözlerinde unuttuğum o eski aciz miras
almaya gelsem soluğumda
dalgın yosun kokusu
biliyorum artık hiçbir gemi beni taşımaz
ve yeniden
büyür içimde mağrur bir zakkum gibi terkedilmek korkusu
susarsın bir
silahsızlanma akşamı
susarsın dudaklarında ıslıklar kanar
öpülmez
dudakların ıslık yarası
mavzerdir dokunmalarım kirvem bilirsin
öpemem,
öpersem tekmil bir aşiret tragedyası
hüznünü ver bana yeter, gizli
hüznünü
kolları bağlı hüzün olsun dört yanım
ırağına vurma beni kirvem,
ağlarım, delirirsin
sonra derler haklıdır sevdası
geç olur ki artık
onarmaz rakılar
geç olur bir yaraya rakının dağılması
sen şehre
sırtını dönen uykusuz dağlı
gemiler nerde (ki çoğu hüviyetidir
melankolinin)
nerde aykırı mavzerler (onlara sığdıramazsın ki
öfkelerini)
barut esmeri tenine sevdalarımı sürdüğüm
nasıl taşıdın bunca
yıl delirmiş saçlarında o eski şark yelini
biliyorum dokunsam parmaklarım
kırılır
dokunmasam eşkıya uykusuzluğu çetin silahlar gibi
BIÇAK - MURATHAN
MUNGAN

Yere düşürülen bir bıçak sesi
Kristali tuzla
buz olmuş gözlerinin
biliyorum ay kanatıyor
ne zaman susak
geceyi
Kendini benim yerime koy
Oğul öksüzü babalar yerine
Susmayalım.
Bıçak uyuyor kelimelerin kalbinde
Kanlı bir şerbet gibi akar
dururdu
İpeği ikiye bölen kılıçların ağzı
Bir biz inmedik suya
Kaç
mevsimin yağmuru buruştu elimizde
Örtülü çarşılarda ölümü tebdil
ettik
uzak durduk kabzasına çağıran intikamdan
Bir biz inmedik
suya
Kendini benim yerime koy
Oğul öksüzü babalar yerine
Susuyorum.
Ölülerim uyuyor kalbimde
|
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder